Ankara-Nevşehir-Aksaray (Kapadokya) Bisiklet Turu

Merhaba sevgili dostlar, 02.06.2022 tarihinde Ankara’dan çıkıp Adıyaman’a gitmek üzere dört arkadaş bisiklet ile yola çıktık. Bu paylaşımımızın konusu bu fakat baştan söyleyeyim, yazıdan çok resim olacak.

Tur’un fikri ve rotası Murat Dumrul abimize aitti. Planladığımız tarihte arkadaşımız Murat Akdemir’in rahatsızlığı ve sonrasında vefatı dolayısı ile turumuz 3 hafta gecikti. Kendisine tekrar Allah’tan rahmet, kalanlara sabırlar ve başsağlığı diliyorum. Tur’a Murat abi katılamadı ve biz 4 kişi yola çıktık. Osman Göker, Osman Aksakal, Hüseyin Teke ve ben belirlediğimiz tarihte yola koyulduk.

1.Gün: Kızılay-Kesikköprü, 120 km

Perşembe günü sabah 07:15’da ben Osman hoca ile buluştum ve hareket ettik. Kızılay’dan Aksakal Osman abi, Gölbaşından da Hüseyin abi katıldı kervana. Hüseyin abi ile buluştuğumuzda saat 10:00 olmuştu bile. Gölbaşın’dan Beynam tarafına devam ettik. Öğlene doğru Ankara Büyükşehir Belediyesinin kamyonlarının durduğu çeşmede durup mola verdik. Şöför arkadaşlar bize karpuz, peynir ikram etti. Yola devam ettik. Bala rampaları bizi yordu ve Bala’ya geldiğimizde Merkez Lokantasında döner ve paça çorbası içip bir güzelde öpüldük hesapta. Oradan kesikköprü istikametine devam ettik. Bala-Kaman anayolundan sonra köy yollarına döndük. Trafik de azalınca rahatladık. Manzaralar güzelleşti. Fakat tek bir ağaç yoktu. Gölge arıyorsun bulamıyorsun. İşte o zaman ağacın değerini anlıyorsun. Genel olarak yol güzeldi. Asfalt dan devam ettik. Akşama doğru Kesikköprüye vardık ve su kenarında kamp attık. İlk gün 120 km yol yaptık. Hüseyin abi hariç ham olan 3 kişi perişan olduk biraz.

2.Gün: Kesikköprü, Kaman, Savcılı Meryemkaşı, 42,8 km

Gece uzaktaki gök gürültüsü, dalgaların sesi ve rüzgar ile uyumaya çalıştım. Çok yorgundum ama bir türlü uyuyamadım. Genelde turların ilk günleri uyumakta zorlanıyorum. Bu sefer de öyle oldu gece 2 ye kadar döndüm durdum. Hüseyin abiyi uyandırıp uyku hapı aldım da öyle uyudum. Sabah kahvaltı vs. faslından sonra yola çıktık. Kesikköprü’den biraz tırmandıktan sonra köyün içinden devam ettik. İlerde büyük camili köyüne giden yolda sağlam bir rampa tırmanışı karşıladı bizi. Hava sıcaktı ama çöl tozları nedeni ile puslu garip bir hava vardı. 30-35 derece sıcakta soğuk asfalt olan rampayı tırmandık. Bir sonraki köyde soda molasından sonra devam ettik. Bir önceki günün ve bugünün rampasından çok yorgunduk. İndik, çıktık ,yola baktık, bazen rotayı tartıştık. Hirfanlı barajından geçip devam ettik. Kamp yeri ararken yorulduk ama köyler arasında mesafe çoktu ve uygun biryer bulamamıştık. Hüseyin abi ve Aksakal Osman abi bir dere buldular ve orada konaklamak istediler. Bana çok mantıklı gelmedi. Osman hocada bana katıldı. Bizimkiler orada bir güzel çimdikten sonra son bir rampa ve 10 km kaldı diğer köy’e gidelim dedik. Hemfikir olduktan sonra devam ettik. Yol bitmek bilmedi resmen çok yorulmuştum. Savcılı büyükoba köyünde yol tarifi sorarken yanımıza yanaşan Mikail abi ile sohbet ederken bize, “gelin benim misafirim olun” dedi. Bizde teklifini hemen kabul ettik. O önde arabayla biz arkada bisikletlerle biraz gittikten sonra kendisinin muhteşem evine geldik. Kocaman bir ceviz ağacının altında tertemiz çimenlerin üstüne çadırlarımızı kurduk. Eşi ve akrabaları ile tanışıp yemek yedik sohbet ettik. Kendisi bizi çok güzel ağırladı sağolsun. Avusturya’dan emekli olan Mikail abi bizim hikayemizi bizde onun hikayesini dinledik. Eşinin yaptığı güzel yemekleri yedik, çayını içtik.

3.Gün: Kaman, Savcılı Meryemkaşı- Toklimen 20,52 km

Sabah Mikail abiler ile kahvaltımızı yaptık. Ama ne kahvaltı muhteşemdi. Oradan ayrılmamız saat 11:00’ı buldu. Buradan hemen toprak yola sapıp kestirmeden bir sonraki köye Savcılı büyükoba’ya (2 km) vardık. Büyükoba yeşil küçük bir köy, meydanında kahve market ve park var. Kenarda gördüğümüz erik ve çağla ağacından meyvelerini toplarken bizi gören bir esnaf, “hello” dedi ve çay’a çağırdı. Çay, soda, sohbet derken daha bir baktık kahvaltının üzerinden henüz 1 saat bile geçmemesine rağmen Aksakal Osman abi paça çorbası içmesin mi? 🙂 Burada dikkatimi çeken çok köpek vardı. Hepsi de aç ve sefil görünüyordu. Genelleme yapmak istemem ama, bizim gördüğümüz kişiler bu hayvanlara çok sevgi ile yaklaşıp beslemiyorlardı. Üzüldük ve biraz eldeki malzemeler ile onları besledik. Özellikle Hüseyin ve Aksakal Osman abi bu konuda çok duyarlılar. Hüseyin abi yanında getirdiği mamayı günlerce gördüğü kedi ve köpeklere verdi. Büyükoba köyü çıkışında hafif bir rampadan çıkıyorsunuz. Orada sol tarafda mevsimlik işçi ailelerin çadırları var. Küçük çocukları etrafta koşuştururken bizi gördü hemen koşup el salladılar bizde onlarla selamlaştık. O insanların hayatının zorluklarını gördükçe içip burkuluyor. Aklıma hayattan şikayet ettiğim, bunaldığım günler geliyor ve daha zor şartlarda yaşayan bu insanları görünce isyan ettiğim için kendime kızıyorum. Köy çıkışında çeşmede durup biraz serinleyip yola devam ettik. Yol sağa dönüyor ve tam karşımızda hirfanlı barajı. Barajın sularına doğru yokuş aşağı sürüyoruz. Durup fotoğraf çekmeyi de ihmal etmiyoruz. Suyun kenarından devam eden asfalt yolda ilerliyoruz ve sonra ismini asla unutmayacağım “Toklimen” köyüne geliyoruz. İsmi çok hoşuma gidiyor, günlerce dilimizden düşmüyor. 🙂

Köyün içinde 2 bakkal var, ilk karşılaştığımız bakkal standart bir mahalle bakkalı ayarında ama ikincisinde çok birşey yok. Büyük süpermarket A101 falan zaten yok. Kamp atacak yer ararken köylü gençlerle sohbet ediyoruz. İş imkanları olmadığından yakınıyorlar. Askerden yeni gelmişler ve çalışmak için Ankara’ya gideceklermiş. Gençler için hayat zor maalesef şu an. İlerde bir park tarif ediyorlar henüz saat 17:00 civarlarında parkı beğenip yerleşiyoruz. Hepi topu 20km yapabildik bugün hala yorgunuz. Park’ta hemen bir sonraki kamelyada oturan genç kız ve erkeklerden bize ikram geliyor. Mangal yapmışlar fazla gelmiş, köfte, tavuk, ayran derken karnımızı doyuruyoruz. Bize gelen arkadaşın ismi’de güzel, “Teksin” Osman hoca diyor, “Teksin, gerçekten ismin gibi Teksin!” Güzelce dinleniyoruz. Hüseyin abi suya giriyor. Akşam kamelyalara çadırları kuruyoruz. Ben hüseyin abi ile bir kamelyayı paylaşıyorum. Dip dibeyiz. Beni yine uyku sorunu yaşıyorum dön, dön dön. Gece 1-2 oluyor Hüseyin abinin de kükremeleri eşliğinde uyumuşum 🙂

4.Gün: Kaman, Toklimen-Nevşehir, Karaboğaz Köyü 62,55 km

Sabah kahvaltısından sonra toparlanıp yola devam. Yine soğuk asfalt köy yollarından devam ediyoruz. Su kenarından bir süre yolumuz ayrılıyor. Sarıyahşi köyüne doğru giderken anayola çıkıyoruz. Köprüden geçip hirfanlı baraj gölünün karşısına gidiyoruz. Yolda büyük bir ağaç gölgesinde mola veriyoruz, çeşmede serinleyip, sandalyelerimizi açıyoruz. Osman hoca bize çay demliyor çayımızı içiyoruz bir güzel. Sarıyahşi köyüne geliyoruz. Diğer köylere göre daha büyük burası güzel bir futbol sahası bile var. Büyük süpermarketler var. Oradan alışveriş yapıp lokantada karnımızı doyuruyoruz. Buradan sonra Bekdik köyü istikametine doğru pedallıyoruz. Bizi güzel rampalar karşılıyor, tırmanmaya devam. Osman hoca, Hüseyin abi önden devam arkada ben benden sonra Aksakal Osman abi. Bekdik’ten sonra rüzgar var ve gideceğimiz istikamette hava kapalı. Soldan soldan iyi rüzgar yiyoruz. Yer yer baya sarsıyor bizi, zor kontrol ediyorum bisikleti. Sağlam bir yağmur yemekten endişe ederken karşılaştığımız bir köylü abinin tabiri aynen şöyle oluyor; “talan bu talan! Yağmaz bu!” diyor ve hakikaten öyle oluyor. Saat 19:30 oluyor daha fazla ilerlememe kararı alıyoruz. İlk köye giriyoruz. Karaboğaz köyünün imamını bulup yardım istiyoruz. Genç, enerjik, pırıl pırıl bir arkadaş. Bizi boş çevirmiyor, ilgileniyor. Muhtarı arıyor, diğer köyün muhtarını, imamını arıyor. En sonunda kendi köyündeki eskiden öğretmenlerin kaldığı binaya götürüyor bizi. Şu an orada köyün Afganlı çobanı kalıyormuş. Çoban Ahmet’te bizi görünce şaşırıyor. Biraz Türkçe biliyormuş merhabalaşıyoruz. Ahmet sessiz bizimle çok muhattap olmuyor. Hoca bize ekmek ve yumurta getiriyor evinden, biraz sohbet sonrası vakit namazı geldiği için gidiyor. Yağmur yağsa da korkumuz yok bir çatı altındayız. Sıcak su da var hemen duş alıp çamaşırları yıkıyoruz. Sonra Osman abi yemek yapıyor onu yiyoruz. Ahmet yemeğini yemiş yemiyor bizimle, odasına girip telefonu ile oynuyor. Kapısı açık odasında yatağına uzanmış o genç çocuğa bakıyorum uzaktan. Yine içim burkuluyor. Kendimi onun yerine koyuyorum; ülkesi mahvolmuş, ta buralara gelmiş çobanlık yapıyor, çok zor. 3 tane kanepe var bizim odada matımızı serip uyku tulumumuza girip yatıyoruz.

5.Gün: Nevşehir, Karaboğaz Köyü- Gülşehir 57,51 km

Sabah bi ara gözümü açıyorum, saat 06:00 bizim Osman hoca kalkmış, Ahmet’de kalkmış. Biraz daha uyuyorum sonra kalkıyoruz yavaştan. İmam’ın getirdiği yumurtalar ile kahvaltımızı yapıp ayrılıyoruz evden. Köy’ün camisine gidip imam’a bakıyoruz teşekkür etmek için. Kendisini bulamayınca selam söyleyip yolumuza devam ediyoruz. Kızılırmağı takip ederek yolumuza devam ediyoruz. İleride ki köylerden geçerken erik ağaçlarını ıskalamıyoruz. Yolluk yapıyoruz erikleri toplayıp devam yola. Köy yollarından geçerken Afganistan’dan gelen tarım işçiliği yapanları görüp selamlaşıyoruz. Traktöre binmiş gidiyorlar. Yolda gördüğümüz köpeklere akşamdan kalan ayırdığımız yemeği veriyor Aksakal Osman abi. Sonra tarihi köprüden geçip Kızılırmak’ın kenarından soğuk asfalttan devam ediyoruz. Kahve molası için durduğumuz köy çeşmesinin kenarında 3 tane çocuk görüp sohbet ediyorum. Hepsi birbirinden yakışıklı, gözleri parıl parıl parlıyor. Onlarda ailesi ile Urfa’dan gelmiş çalışmaya. Okumuyorlarmış, “Kasım’a kadar burdayız” abi diyorlar. Osman hoca bize Türk Kahvesi yapıyor gölgede içiyoruz kahvemizi. Çeşmeden sularımızı tazeleyip harekete geçiyoruz. Yüksekli köyünden sonra anayola (Nevşehir-Kırşehir) yoluna bağlanıyoruz. Osman hoca önden gidiyor. Bir süre sonra Hüseyin abi de ona yetişmek için bizden kopup gidiyor. 1-2 km sonra bir bakıyorum Osman hoca ilerde bir ağacın arkasına saklanmış bizi görünce çıkıyor. Hüseyin abi’ye oyun oynamış saklanmış. Hüseyin abi ona yetişeceğim diye Gülşehir’e kadar gidiyor. 🙂 Saat 19:00 gibi Gülşehir’e varıyoruz. 5 gün sonra şehir’e varınca medeniyeti görünce içimiz bir hoş oluyor. Gülşehir’e vardıktan sonra süpermarketten alışverişimizi yapıp kamp yeri arıyoruz. Gülşehir Sadabat Parkında kalmaya karar veriyoruz. Kamelyalardan birine oturup yemeğimizi yiyoruz. Hava kararıyor saat 10:00’da oradaki zabıta arkadaşlar yanımıza geliyor sohbet muhabbet ediyoruz. Sağolsunlar çok samimi bir şekilde bize yaklaşıyorlar. Türk kahvesi ikram ediyoruz. Daha sonra park’ın içindeki mescid de kalabileceğimizi söylüyorlar ve geceyi orada geçiriyoruz.

Devam ediyor.

Ben işlerim dolayısı ile turu erken bitirmek zorunda kaldım ve diğer arkadaşlar da devam etmeme kararı alınca turu 11. günde bitirdik. Toplamda 557 km bisiklet sürdük. Güzel insanlar ile tanıştık, güzel hayvancıklar ile yol aldık, güzel hikayelerimiz ve tecrübelerimiz oldu. Uzun uzun yazı yazamayacağım fakat bir sorunuz olursa yorum kısmına yazarak sorabilirsiniz. Sevgiyle kalın!

Paylaş

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göster
Gizle
Scroll to Top
Verified by ExactMetrics