Adana – Hatay Bisiklet Turu 2. Gün
Erzin-İskenderun 52 km
İlk günün yorgunluğu ile çok erken yatmıştık. Başımızı yastığa koyar koymaz uyuduk ama gece ara ara uyandığımı hatırlıyorum ve hafiften üşüdüm. Baş ucuma astığım kaz tüyü montumu giymek gelsede içimden kalklıp onu giymeye üşendiğimden kalkmayıp tekrar tekrar uykuya daldım.En son uyandığımda saat sabahın 5’i idi.Artık soğuğa dayanamadım, kalkıp montu giydim ve sıcacık uyudum. Aslında benim uyku tulumumun değerleri +5 ,-14 derece olmasına rağmen üşümemde ilginç oldu. Sabah kalktığımda uyku tulumunun dışı ve kaldığımız ufak mescidin odaların duvarıda nemlenmişti. Tur boyunca benim bu tulumda üşümem espri konusu oldu. 🙂
İlk günün yazısını okumayanlar lütfen önce buraya… http://volkanyilanci.com/adana-hatay-bisiklet-turu-1-gun/
Herkes ufak ufak uyandı, çadırda kalmadığımızdan mı bilmem bayağı bir geç uyandık. Saat 08:30 olmuştu baya iyi uyumuşuz. Çantadan çıkan malzemelerimizi geri çantaya düzgünce yerleştirmeye çalışmaları başladı. Erhan’ın dediği gibi; “o malzemeleri çantanın içine evde dizdiğiniz gibi düzenli dizemiyorsun tur sırasında” ama bir şekilde yerleştiriliyor tekrar. El yüz yıkama tuvalet vs. derken hemen mescidin dibindeki çardakta çay içtik. Çay’ın yanında Erhan’ın müthiş atıştırmalığı Beypazarı kurusu vardı. Tur boyunca o kuru ye ye bitmedi vallahi 🙂 Atıştırmalıkların ne kadar önemli olduğunu anladım bu turda. Benzinlik çalışanlarına teşekkürlerimizi ilettikten sonra yola koyulduk. Saat 09:30 u geçmişti bu güne de geç başlamış olduk. Adana-İskenderun yolundan devam ettik.
Sabah hafif serindi yola çıkarken ama vakit ilerledikçe hava ısınmaya başladı. Bir süre sonra ben üstümü değiştirmek için durdum ve ekibe devam etmesini benim yetişeceğimi söyledim. Üstümdeki fazlalıklardan kurtulduktan sonra tekrar bastım pedala. 50 metre geçmedi bisiklet yaylanmaya başladı. “Ne oluyor lan? Brooks sele mi yaylanıyor? Kadroda mı birşey var?” diye düşündüm ve durdum. Bir baktım ne göreyim tekere çivi girmiş. Ekibi aradım ve durumu bildirdim. Onlar beklemedeyken hemen çantaları çıkarıp tekeri söktüm. Çiviyi elimle çıkaramadım ve tamir çantamda taşıdığım cımbızı kullandım.
” Cımbız önemli arkadaşlar yanınızda kesin olsun. Tekere batan, diken, iğne, çivi, cam vb. şeyleri bazan el ile çekemiyorsunuz.”
Yedek iç lastiği panikle takıp tekeri şişirdim ve yola devam ettim. Gücümün yettiğince bastım hava. Bu dakikadan sonra kalan günlerde hep; “Teker patladı mı? Patlayacak mı?” diye evham yapıp durdum. 🙂 Hiç sevmediğim şey. Şükür ki daha patlamadı. 1-2 km ilerde Erhan ve Fatih’in beklediği yere vardım. Su içtim ve devam ettik. İleride bir benzinlikte durup Fatih’inde yardımıyla tam hava bastık lastiğe.
Tabelaları gördükçe fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmedik bu arada.
Bugün hava düne göre daha güzeldi, sıcak ve rüzgarsız bir havada devam ettik. Öğlen Dörtyol’ vardık. İlçe merkezine girmek istemedik çünkü gir-çık bize çok vakit kaybettirebilirdi. Yolda kontrol yapan memur arkadaşlara nerde ne yeriz diye sorduk ve ileride yol kenarında bir lokantaya oturup karnımızı doyurduk. Mercimek çorbası ve hatay usulü dürüm tavuk. Mekan sahipleri ile sohbet, çay vs. dedikten sonra yola düştük tekrar.
Dörtyol’dan Payas’ a oradan Sarıseki’ye doğru ilerledik. Oralarda biryerlerde yaklaşınca denizi gördük nihayet ama o koca bacadan tüten duman daha da belirgin bir şekilde önümüzde kocaman duruyordu. Gökyüzüne doğru o tüten dumanları gördükçe içim cız etti.
Payas – Sarıseki arası video
Fabrikayı geçinceydi sanırım sağ tarafta kocaman bir çöp yığını vardı. Metal parçaları mıydı? Normal çöp müydü bilemiyorum ama, berbat kokuyordu. Orayı hızla geçtik ve ilerde bir benzinlikte ihtiyaç molası verdik. Fatih benzinlikteki arkadaşlarla sohbet ederken bende arkamızdaki dağlara bakıyordum bu sırada arkadaşlar, ” Abi madem o kadar geldiniz yukarda kanyon var görmeden gitmeyin!” dedi. Gidelim mi? Gidelim dedik! Bazen rotadan saparsın böyle. Fatih’ de markete girip çıktı elinde 3 tane gazozla geldi. “Ankara Gazozu” gülümseten bir olay oldu bizi. Hatay’da Ankara gazozu. Oradan çıktık Erhan’ın öncülüğünde sakin ve güzel bir mahalleden geçip rampa tırmanmaya başladık. Kilit taşından yapılmış yolda kıvrıla kıvrıla tırmandık.
Sarıseki Kanyonu Mesire Alanı Manzarası Video
Zirveye vardığımızda manzara harikaydı. Tam karşımızda muhteşem mavi bir deniz ve gökyüzü, denizin kenarında uzun ve düz bir alana sıkışmış düz bir yerleşim yeri payas.
Kanyon Park’a geldik gelmesine ama tam bir hayal kırıklığı yaşadık. Fatih orda günün lafını söyledi, ” Şunu unutma Volkan, ne zaman birisi muhakkak şuraya gidin görün dese orası hayal kırıklığı oluyor” Biz, “gideriz kanyona ayaklarımızı suya sokarız, hatta belkide çimeriz bile” diye düşünmüştük. Ne görelim tellerin arkasından aşağıda kayaları görüyorsun. Çok matah bir manzara değildi. Bu durum tabii ki de moralimizi bozmadı, hatta boş sahneyi görünce Erhan hemen çıkıp şarkı söyledi. 🙂
Manzara eşliğinde Fatih’in aldığı Ankara gazozunu yudumladık, çay içtik. Çay’ın yanında ne vardı tabii ki de? Beypazarı kurusu 🙂 Atıştırmalıkların şah’ı. Bir kez daha, “teşekkürler Erhan”
Çıktığımız yerden aşağıya hızla indik. Anayola çıkıp devam ettik. İlerde bir benzincide durduk oradakilerle de sohbet ettik, çaylarından içtik. Çalışan arkadaşa, “buraların çok güzel olduğunu, denize girip girmediğini” sordum. Şu an havaların güzel olduğunu yazın aşırı sıcak olduğunu hatta gölgede bile piştiklerini, günde 7-8 kez üst değiştirdiğini söyledi.Denize buradan girmiyoruz, çünkü fabrika atıklarından çok kirli deniz ilerde Arsuz var orda giriyoruz, orası çok güzel dedi. Benzinliğin arkasında deniz vardı ve denizin kenarında sıfır noktasında tren yolu. Oradan trenle geçtiğimi hayal ettim manzara muhteşemdi hemen fotoğrafladık tabii.
Akşam üstü İskenderuna vardık. Şöyle bir gezinip etrafa bakarken bisikletçi gördük ve yardımcı olur diyerek selam verdik. Çok kalabalıktı o yüzden bizimle ilgilenemedi arkadaş, bizde sahile doğru devam ettik. İskenderun sahili çok hoşumuza gitti biraz turladık, sonra hava kararmadan yerimizi ayarlayıp gezmeyi akşama bırakalım dedik.Amacımız hemen bisikletleri bırakıp kalacağımız yere sahilde gezip yemek yemekti. Haritalar uygulamasından Öğretmen evini aramaya başladık. O sırada yerel halktan genç bir arkadaşa sorduk,
-Merhaba Öğretmen Evi nerede acaba biliyor musunuz?
-Abi galiba ilerde Burger Kuin’in geçince orda.
-Tamam, teşekkürler.
İçimden güldüm, “dili dönmedi herhalde, Burger King diyemedi” diye düşündüm. Git git burger king yok, sonra ne göreyim harbiden hamburgerci ve ismide Burger Quin 🙂 Öğretmen Evi’ni bulamayınca telefon numarasından aradık, yeri haritada gösterilen yerde değilmiş. Fiyat 50 TL kahvaltı dahil dedi bizim için fiyat uygundu ama sahile uzaktı. Fatih ve Erhan telefondan yer aramaya başladı. Günlük kiralık bir ev buldular ve telefon ile aradılar, görüştüler. Sahile de yakındı. Oraya doğru giderken sahilden içeri doğru dönünce bir baktım sağımızda çok güzel bir cami var. Hemen ekibe dönüp “burda kalabiliriz” dedim. Ben bisikletleri dışarda beklerken Erhan ve Fatih camiye girdiler. Hoca yokmuş ama akşam namazına gelecek dediler. Camii’nin tam karşısındaki kuruyemişçi Fatih’ e seslendi. Fatih yanına gitti uzun bir sohbet sonunda oda bize yardımcı olmak adına hoca gelince ricacı oldu ve kalacak yer olarak bize camiinin dışında ayrı bir yer olan kadınlar mescidi ayarlandı. Bu sırada İmam efendi çay ikram etti, çok naif ve kibar biriydi. Mescide yerleşmek için yatsı namazının bitmesini beklememiz gerekiyordu. Bizde bu arada yemek işini halledelim dedik.
Çaylarımızı içtikten sonra ,akşam yemeği için balık yiyelim dedik. Kuruyemişçi abi balık yiyebileceğimiz bir yer önermiş Fatih’e hemen oraya gittik.
Uzunca bir yer balık tezgahlarından balığınızı seçip pişirtip karşıdaki masalarda yiyorsunuz. Ben çok balıktan anlamadığım için tek bildiğim Çipura seçtim, Erhan ve Fatih’de aynı seçimi yaptı. Bu sırada Fatih’in takdir ettiğimiz girişkenliğine birkez daha şahit olduk Erhan ile. Balıkçı ile koyu bir sohbete girişti ve pazarlıkta etti. 3 balık, içecekler, mezeler vs. 90 TL ödedik. Oradan çıktıktan sonrada, “buraya kadar geldik bari bir künefe yemeyelim mi?” dedik ve hemen künefeciye koştuk. Künefelerimize yedikten sonra camiiye döndük. Hava çoktan kararmıştı bile, saat 21:00’ı geçti ve yasaklar başladı o yüzden sahilide gezemedik. Çantalarımızı söküp mescide çıkardık. Bisikletieride mescidin altındaki odaya kilitledik. Mat, uyku tulumunu çıkardık, biraz sohbet ettikten sonra uykuya daldık. Bir günü de böyle geçirdik. Yine çadır kurmadık, 50 km yol yaptık.
İskenderun’da çok kısa süre bulundum, gördüğüm kadarıyla bana çok modern geldi. Özellikle kadınların giyim, kuşam konusunda çok modern ve şık giyindiklerini, özgürce rahat hareket ettiklerini, genç erkeklerin saçlarının çok tarz olduğunu gözlemledim. Sahil çok hareketli, yürüyen insanlar spor tesisleri, balık tutanlar ile dolu. İçimden bir ses “buraya bir kez daha geleceksin Volkan” diyor.
İkinci günün sonu.
Volkan abi 3. günü arıyor heyecanlı gözlerim, bekletme lütfen. Büyük bir zevkle okuyorum.
Teşekkür ederim kardeşim. Çok mutlu oldum, yorumun için teşekkür ederim. Yazmaya başlıyorum birkaç güne yayında olacak. Selamlar.