Batı Karadeniz Bisiklet Turu

Categories Bisiklet, Bisiklet TurlarıPosted on

Sakarya-Kaynarca-Karasu-Akçakoca-Zonguldak-Karabük

30 Haziran – 6 Temmuz 2022 arasında yaptığımız Batı Karadeniz Bisiklet Turundan Kareler.

Osman, Murat ve Tuğrul abi 23 Haziran’da Ankara’dan bisikletleri ile yola çıktılar. Kızılcahamam-Gerede-Bolu-Düzce-Sakarya rotasını 1 haftada geçtiler. Yoğun yağış altında turlarını devam ettirdiler. Ben işlerim dolayısı ile onlar ile aynı anda yola çıkamadım. Çıkıp çıkmamak konusunda da kafam karışıktı. Her gün kendileri ile konuşup bilgi aldım. Onlar Sakarya’ya yaklaştığında bende gitmeye karar verip Perşembe günü otobüse atlayıp çıktım yola ve Sakarya’da buluştuk. Hep birlikte devam edip Samsun’a kadar gidecektik. 3. günümüzün ardından Tuğrul abi bizden ayrılarak kendi gitme kararı aldı. Bizde kalan yola 3 kişi devam ettik. Yeşillikler içinde çok güzel ve eğlenceli bir tur yaptık. Zonguldak’tan sonra Osman abinin özel nedenleri sebebi ile dönmek zorunda kalması sebebi ile turu Karabük’te bitirme kararı aldık. Ben onlar ile 1 hafta pedalladım ve toplam 330 km yol yaptım.

Detaylı yazıları daha sonra ekleyeceğim.

1.Gün: Sakarya Merkez-Büyükyanık Köyü

Ankara’dan sabah otobüse binip saat 13:00 civarlarında Sakarya/Adapazarı merkez de indim. Osman abi, beni karşıladı ve yolun karşısına geçtik. Murat abi ve Tuğrul abi ile selamlaşıp Sakarya bisiklet derneğine pedalladık. Abilerimde derneğin bisikletleri vardı gece orada konaklamışlar. Derneğe vardık çay sohbet faslından sonra vedalaşıp yola koyulduk.

Merkezden Kaynarca istikametine doğru devam ettik. Asfalt düzgün ve emniyet şeridi de var, araçlar da tek tük geçiyordu. Sohbet ederek Kaynarca’ya kadar gittik. Kaynarca’ya girer girmez büyük bir market var oradan akşam yemeği ve kahvaltı için alışverişimizi yaptık. Bizim abiler Ankara’dan çıkıp sürmeye başladılar ve Sakarya’ya gelene kadar yağmur yediler. Ben geldim hava günlük güneşlik 🙂

Kaynarca – Karasu yolu istikametinde keyifle sürüşümüze devam ettikten sonra vakit artık geç olmaya başladı ve biz kamp yeri arayışımıza başladık. Büyük yanık köyüne geldik girişte birkaç yer baktık sonra okul bahçesine izin alıp çadırlarımızı kurduk. Tuvalet var, su var daha ne olsun. İlk gün 39 Km sürmüş olduk. Çadırlarımızı kurup, masamızı kurduk ve Osman abinin aşçılığı ile güzel bir akşam yemeği yedik. Tuğrul abi ile ilk defa tura çıkıp sürüyorduk. Osman ve Murat abi ile daha önce turlarımız oldu. Tuğrul abi sessiz çok konuşmayan, konuşunca da sanki sitem eder gibi konuşan biriydi. Yemeğimizi yedikten bir süre sonra çadırlarımıza çekilip uykuya daldık.

2.Gün: Büyükyanık Köyü- Karasu

Sabah erkenden kalkıp toparlanmaya başladık. Kahvaltı hazırlandı ve yenildi. Biz sıkı kahvaltı yaparız, kaymak, bal, yumurta, peynir, zeytin olmazsa olmaz. Bir de Murat abi var ise Becel yağ kesin olur 🙂

Köyden çıkar çıkmaz Osman abi yine bir köpek buldu taktı peşimize. Daha önce Kapadokya’da bir köpek bizimle 15-20 km gelmişti. Köpek bizimle bayağı bir süre geldi. Su verdik, yemek verdik, başka köpeklerden koruduk ve bir süre sonra Acarlar longozunda onunla vedalaştık. Acarlar longozunda ücretli girilecek ve gezilecek bir yer vardı biz girmedik. Hemen oranın karşısındaki tesise girip orada fotoğraf çektirdik. Sabah yola çıkalı 11 km olmuştu henüz, Denizköy’e geldik ve deniz göründü! Deniz manzarasını sol tarafımıza alıp Karasu’ya doğru pedallamaya devam ettik. Karasu’da marketten su alıp esnaf ile sohbet ettik. 1-2 sene önce evlerin çok ucuz olduğunu şimdi fiyatların uçtuğunu söyledi. Murat abinin bisikletine bir baktım sorun var fren sıkıyor tekeri. Dikkatle inceledik jant teli kırılmış hemen bir bisikletçi bulduk orada halledemedik sonra merkezde bir bisikletçiye gittik. Yılmaz Ticaret bisiklet dükkanındaki usta işimizi hemen halletti sağ olsun. Oradan sonra güzel bir esnaf lokantası bulduk tavsiye ederim. Mevlana caddesinde Merkez Lokantası var. Güzelce karnımızı doyurduktan sonra sahile doğru pedalladık. Bu sırada 3 bisikletçiye rastladık bir tanesi Sakarya merkezdeki Sakarya Bisiklet Derneğindeki abimizdi. Sürüşe gelmişler yol bisikletleri ile tesadüfe bakın yine rastlaştık. Sahilde hep beraber çay içip sohbet ettik ve sonra müsaade isteyip yolumuza devam ettik. Bir süre halk plajının oradan deniz kenarından sürerek gittikten sonra maalesef sahil yolu bitti ve içeriye dönüp Akçakoca-Karasu yoluna çıktık. Birkaç km daha gittikten sonra bir benzinlik bulup durduk. Benzinliğin sahibi ile görüştük ve yan taraftaki çim alanda çadır kurmamıza izin verdi. Akşamda oturup hep beraber sohbet ettik.

3.Gün: Karasu – Kocaali

Gece güzel bir uyku çektikten sonra sabah kalktık ve kahvaltı vs. den sonra yola koyulduk. 5 km gittik ve Kocaali sahiline vardık ve çok beğendik ve orada kalmaya karar verdik. Sahilde uygun bir yer bulup akşama kadar gölgede oturup sohbet ettik. Bir ara ben ve Murat abi denize de girmeyi ihmal etmedik. Orada oturan bir arkadaş yanımıza gelip uzun sohbet etti, tanıştık kahve ikram ettik. Kendisi doktormuş, bisiklet ile ilgili bize sorular sordu güzel sohbet oldu. Tuğrul abi bizden ayrılmaya karar verdiğini söyledi ve bugün son kez bizimle kaldı. Karasu ve Kocaali benim hoşuma gitti özellikle Kocaali tam bir tatil köyü gibi. Biz hava kararmaya yakın çadırımızı kurarken Murat abi iki direk arasına hamağını kurup gece hamakta uyudu. Gece yarısı bir ara gençler geldi yanımızda uzun uzun sohbet edip gittiler. Aslında çadır kurduğumuz yer çok ortalıkta bir yerdi ama yine de uyuduk ve güzeldi.

4.Gün: Kocaali – Akçakoca – 32 km – 520 m tırmanış

Sabah kalktık kahvaltı yapmadan Tuğrul abi; bizim yavaş gittiğimizi kendisinin daha hızlı ilerlemek istediğini belirtti bizde saygı duyduk ve vedalaştık. 3 kişi tura devam ettik, kahvaltıdan sonra Akçakocaya doğru yola koyulduk. Yol tek şerit ve emniyet şeridi yok sağdan ilerliyoruz. Hava güzel güneşli, aşırı sıcak değil. Deniz yine solumuzda, sağımızda yeşillikler, araç trafiği normal düzeyde, yavaş yavaş asfalt yoldan ilerliyoruz. Melen ağzını geçtikten sonra Giritli kamping’in önünden geçerken Osman abinin lastiği patladı. Tam yerinde patladı girdik kamp alanına. İzin alıp oradaki masalara oturduk. Osman abi tamire başlarken bende ekibe Türk kahvesi hazırladım. Kahveleri içtikten sonra Murat abinin de lastiğinin havasının inik olduğunu farkettim; “abi hava basalım” dedim. Pompayı çıkardık, hava basarken sibop koptu lastik indi. Artık ne kadar eskidiyse iç lastik kopuverdi. Murat abiye iş çıkardık 🙂

Murat abi iç lastiği değiştirdi, tekeri taktı, tekerin qr mandalını taktı ve mandalı sıkmasıyla mandal mili kırıldı. Olacağı varmış. Hemen haritalardan en yakın bisiklet dükkanına baktık. Kocaali’de bir bisikletçi dükkanı var, bugün günlerden pazar olmasına rağmen aradık ve şansımıza dükkan açıktı. Murat abi tekeri yanına aldı yola çıktı otostop çekmeye başladı. Tam o sırada kamp alanından ayrılan bir aracı durdurduk ve durumu anlatıp rica ettik, sağolsunlar hemen aldılar Murat abiyi. Bizde Osman abi ile kamp alanında oturup işletme sahipleri ile sohbet ettik.

2 saat sonra Murat abi geldi. Araç sahibi bisikletçiye kadar bırakmış, bisikletçi mandalı değiştirmiş. Dolmuş saatini beklerken de bir güzel çorba içmiş. Kamp yerinden ayrılıp Akçakoca merkeze doğru devam ettik. Tek şeritli dar yoldan ilerlemek riskliydi ama yol manzaraları şahaneydi. Etraf yemyeşil ağaçlarla çevrilmişti, ağaçların gölgesinde ilerledik. Akçakoca merkeze gelince Erdal balıkçısına oturup bir güzel karnımızı doyurduk. Balık şahane lezzetliydi. Yemekten sonra markete uğrayıp akşam için alışverişimizi tamamladık. Marketi geçtikten sonra sahilde fotoğraf çektirip Akçakoca’dan ayrıldık.

Hava kararmadan kamp alanı aramaya başladık. Akçakoca çıkışında bir benzinlik bulduk ve benzinliğin arkasındaki çimenlik alana çadırımızı kurduk. Benzinlikte çalışanlar çok yardımseverdi, çay ve sohbet eşliğinde günü bitirdik. 3 Temmuz 2022

5.Gün: Akçakoca – Zonguldak – 89 Km – 1900m tırmanış

“Sabah seromonisinden sonra toparlanıp düştük yola. Yol yükseltilerini detaylı olarak yazmıyorum kusura bakmayın. Çünkü üşengeçliğimden bu yazıyı 1 sene sonra yazıyorum. Yükselti bilgisi için komoot vb. uygulamaları kullanarak bakabilirsiniz. Bugün Zonguldağa kadar yaklaşık 1900m tırmanış var. Ereğli’ye kadar sahilden gidiyoruz çok ciddi rampalar yok karşımızda. Ereğli’den sonra hem deniz manzarası bizi terkediyor hem de tırmanışlar başlıyor. Asfalt kalitesi güzel ve etrafımızda fındık bahçeleri var yer yer sonra çam ağaçları arasından sıkıcı otoyoldan devam ediyoruz. 10 km’lik bir tırmanışan sonra ilerde karayolları 115. bakım şube şefliğini görüp su ikmali yapmak için içeriye giriyorum. Oradaki görevli arkadaşlarla sohbet ediyoruz hemen çay ikram ediyorlar. Su da veriyorlar mataraları dolduruyorum. Az sonra Osman abi ve Murat abide geliyor. Biraz soluklanıyoruz sonra iniş başlıyor Zonguldak merkeze doğru. Tatlı tatlı iniyorum hiç durasım yok derken Osman abi bir mesire alanı tabelası görüyor. “Girelim, güzelse burada kalırız” diyor. Baktım dedim ki içimden ” şimdi oraya girersek aşağı iniş vardır, beğenmezsek yada kamp yasaksa geri kim tırmanacak” ben gitmeyi önerdim girmedik. (Zonguldak Şehitler Ormanı mesire alanı) Esenköy’e inince Karadeniz’de göründü tekrar. Ama ne manzara! Deniz solumuzda aşağıda kaldı hemen seyir halinde birkaç fotoğraf aldım. Genelde en çok fotoğrafı ben çekerim. Arkadaşlar sürerken bir bakarım manzara harika hemen telefonu cebimden alırım ve basarım tuşa.

Zonguldak merkeze varıyoruz. Merkezde kamp alanı aramaya başladık. Manolya park’a baktık uygun değildi. Şimdi düşündüğümde hata yaptığımızı anlıyorum. Otelde kalmayacaksan şehir merkezlerinde kamp atmayacaksın. Bulmak zor bulsan da güvenli olmaz. Devam edelim diyoruz. Saat 16:00 gibi oldu hala öğle yemeği yemedik.Murat abi, “künefe yiyelim, size künefe ısmarlayayım” dedi. Başladık künefeci aramaya. Haritalardan baktık birkaç künefeci gösterdi onlarda kapanmış. Tulumba tatlısı satan bir restoran gördük oraya oturduk. Bizimkiler tatlı yedi, ben de bir hamburger menü söyledim sonrasında tatlı yedim. Zonguldaklılar alınmasın ama çok ısınamadım Zonguldak’a. Sessiz sakin ufak beldelerden geçtikten sonra büyük bir şehre geldiğim için mi bilmiyorum ama bana çok karmaşık ve kasvetli bir şehir gibi geldi.

Aslında bu turun rotası sahilden Zonguldak-Bartın-Sinop’a doğru planlanmıştı. Fakat biz Zonguldak’tan – Karabük’e doğru gitmeye karar verdik. Zonguldak’tan çıkmadan marketten alışverişimizi yaptık. Pedallar Karabük’e doğru dönmeye başladı. Zonguldak çıkışında tırmanış başladı. Bizimkiler öğle yemeği yemediği için çok zorlandılar. Planlamamızı iyi yapamamıştık. Bir an önce kamp yeri bulmak istiyorduk fakat öyle bir yola girdik ki buradan sonra vadiden tırmanıyoruz ve sağda solda kamp atacak alan yok. Artık hava karardı kararacak derken bir benzinlik gördük. Ufak bir benzinlikti. Çalışanlara yaklaştım sohbet etmeye çalıştım, soru sordum ama çok soğuk davrandılar. Hiç yardımcı olmadılar ve kamp atamazsınız buraya dediler. Yanda lokanta var oraya sorun dediler. Eyvan Izgara Kebap. İşletme sahibi ile Murat abi konuştu ve yerimizi bulduk. Hemde ne yer. Hemen benzinliğin arkası kır bahçesi gibi bir yer. Oraya izin verdi. Tuvalet de var oh mis. Hemen çadırları kurduk. “Adamlar bize izin verdi, yardımcı oldu bizde lokantadan yiyelim dedim.” dedik. Zaten yorulduk yemek yapacak halimizde yoktu. Yemeklerde güzeldi gerçekten. Bugün en zorlu gün oldu. Yarın bizi ne maceralar bekliyor. 4 Temmuz 2022

6.Gün: Zonguldak – Yenice – 63 km

Aradan 1,5 sene geçmiş, hatırlamak zor bende hafızama yardımcı olmak için geçtiğimiz yollara “google street view” ile bakıp aklıma gelenleri yazıyorum. Sabah toparlandık kahvaltı için tesisin masalarını kullandık. Tesis sahibi arkadaş kahvaltıda bize eşlik etti sağolsun. Çok sıcak kanlı bir insandı. Birde ufak köpek yavrusu bize eşlik etti sağolsun. Ayaklarımızı ıssırarak oynadığı oyunlarla kahvaltıyı zor yaptırdı. Yola düştük ve güne tırmanış ile başladık. Zonguldak’tan Yeniceye tırmanarak devam ediyorsunuz. Asfalt güzel sağda emniyet şeridi var ve geniş. Sağımız solumuz yemyeşil ağaçlar ile çevrili. Dağların arasından sürüyoruz. İlk tünelimizden burada geçiyoruz. “Sapça tüneli” Yenice ırmağı üzerinden bir köprüden geçip gidiyoruz. Yeşilin tonları otoyolun sıkıcı havasını hissettirmiyor. Yemyeşil bir memleket. Karabük yolu istikametinde devam ediyoruz. Bakacakkadı’dan geçiyoruz yerleşim yeri içerisindeyiz. Bir süre sonra Filyos çayına paralel devam ediyoruz. Yol daralıyor emniyet şeridi yok. Çok fazla kamyon ve Tır geçiyor. Şöyle söyleyim bugüne kadar sürdüğüm en tehlikeli yoldu diyebilirim. Çok dikkatli olmanız lazım çünkü emniyet şeridi yok, gidiş geliş tek şerit ve kaçacak alanınız yok. Ben gündüz olmasına rağmen yeşil renki ve reflektörlü yeleğimi giyip sürmeyi tercih ettim. Ama manzaralar harika yer gök su akıyor. Filyos çayına paralel sürüyorsunuz. Ayrıca yol üzerinde Zonguldak’a giden tren yolunu da görebiliyorsunuz. Mavi gökyüzünün altında etrafımızda yeşilin binbir renk tonu ile Yeniköy’ e varıyoruz Durup köy kahvesinde çay içiyoruz. Ayrıca burada tren istasyonuda var. Yola devam biraz sonra Yenice’ye varıyoruz, artık akşam olmak üzere. Market alışverişimizi yapıyoruz ve çadır atacak yer arayışına başlıyoruz. Yeniceden çıkışta Aytemiz petrolün orada uygun bir yer buluyoruz. Zemin çakıl kötü ama, kapalı bir işletmenin bahçesine çadırları kurup geceyi burada geçiriyoruz. Seçimimiz çok iyi değil ama ne önemi var! Akşam yemeğimizi hazırlıyoruz, Osman abi kitap okuyor. ve bir gün daha bitiyor dostlar.

7.Gün: Yenice – Karabük merkez – 34 km

Çadırı kurduğumuz yer çakıl zemindi pek içimize sinmese de serdik ama yerimiz güzeldi. Gece mışıl mışıl uyuduk. Bir güzel kahvaltımızı da yaptıktan sonra yine düştük yollara. Mesafe kısa, yol düz, hava güzel, daha ne olsun! Filyos çayı usulca akarken bize hala eşlik ediyor. Bir sağımıza geçiyor Filyos bir solumuza. Suçatı tünelinden geçerken mutluluk çığlıkları atarak geçiyoruz. Huu huuuuu. Tünelin çıkışında hemen solda karayolları parkı var dinlenmek isterseniz. Biz durmadan devam ediyoruz. Karabük’e giden bu yolda 13 civarında tünel var ama endişelenmeyin bir tanesi hariç hepsi kısacık. Tünelcik hatta girmenizle çıkmanız bir oluyor. Bolkuş köyüne gelmeden hafif bir rampa çıkıyoruz solda geniş bir arazi var orada duruyoruz. Bisikletten inip fotoğraf çekinmek için biraz ileri gidiyorum bakıyorum aşağıda bir vadi ve vadide tren yolu geçiyor. Manzara şahane.

Yeşilköye geliyoruz bir benzin istasyonu var durup ihtiyaç molası veriyoruz. Birer dondurma ve soda yiyip içtikten sonra yola devam ediyoruz. Kısa bir süre sonra Karabük tabelasını görüyorum. Hemen bir fotoğraf çekinip etiketimi yapıştırıyorum. Heyecanlıyım çünkü 300 km den fazla yol geldim ve amcam Karabükte oturuyor onu ziyaret edeceğim. Karabük merkeze gelince bizimkileride peşime takıp amcamın işyerine doğru gidiyorum. Esentepe diye boşa dememişler semtin adına tepeyi iyi bir tırmanıyoruz. Abilerimin suratı tabi biraz düşüyor haklılar. Heyecan ile amcamın yanına geliyorum. Süpriz! Amca ben geldim. Amcamın ufak bir kuruyemiş dükkanı var orada bize çay ikram ediyor, oturup sohbet ediyoruz. Yemek soruyor, teşekkür ediyoruz. Benimde moralim bozuluyor çünkü ben daha candan bir karşılama ve ilgi beklerken arkadaşlarıma da mahçup oluyorum. Sanki her gün görüşüyormuşuz gibi sohbetten sonra müsaade istiyoruz. Kuzenlerimi de görmek için çalıştıkları yere gidiyorum ben abilerde geri dönüp terminale gidiyorlar. Biraz daha yokuş çıkıyorum ve kuzenlerimin işyerine geliyorum. Sağolsunlar burada daha içten bir karşılama ile ağırlanıyorum. Burada bir kahve içtikten sonra bizimkiler arıyor. Bilet almışlar 1 saat sonra otobüs kalkıyor ve Ankara’ya döneceğiz. Osman abi telefonda biraz ses tonu yüksek ve sıkılmış bir şekilde bana, “haydi gel artık nerde kaldın” diyor. Helalleşip otobüs terminaline gidiyorum. Gittiğimiz turlarda hiç tanımadığımız insanlardan ilgi ve misafirperverlik gördük hep. Ben aynısının fazlasını burada beklerken amcam beni bir tutam üzüyor ama “canı sağ olsun” diyorum. Bir turu daha bitiriyoruz.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Paylaş

Grafik Tasarım Uzmanı, Bisiklet sever, gezi sever, blogger

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göster
Gizle
Verified by ExactMetrics