7.Gün, Güzelyalı-Eğerce
Dün acemiliğimden ötürü telaşla zorlu bir arayıştan sonra kalacak yeri bir şekilde bulmuştum. Ben önden gidip rampadan aşağı inip sahildeki tek büfeyi görüp büfeci arkadaş ile sohbet edip tanıştım. Bize sahile hemen büfenin dibine çadır kurabileceğimizi söylemişti. Bende, “gece yağmur yağabilir burada, birşey olmaz değil mi?” demiştim. O da, “Yok birşey olmaz” demişti.
Çadırı kurduğumuz yeri şöyle tarif edeyim;
Yer tam olarak, Mudanya Güzelyalı’da Burgaz Altınkum Plajı. Buraya gelmek için önce bayağı bir rampa tırmanıyorsunuz. Ana yol yukarıda ve sahil aşağıda kalıyor. Sahile tepeden aşağı yazlık evlerin arasından iniyorsunuz. Sahile paralel taş bir yol var uzunca ve o yol ile sahil arasında 3 metre kadar bir kot farkı var. Yani kumsal 3 metre aşağıda kalıyor. Tam bizim büfenin yanından sahile inen eğimli bir yol var.
Ben hava durumuna bakmıştım sabaha karşı yağmur bekleniyordu. O yüzden büfeciye sormuştum. Çünkü çadırı kurduğumuz yer kumsal ama arkamızda kocaman bir duvar ve o duvarın yukarısında evler yamaç şeklinde yukarı doğru uzanıyordu. Dik bir tepenin yamacına kurulmuş yazlık evlerden oluşan bir yerleşim yerinin sahilindeydik.
Osman abi geldi önce sonra Murat abi geldi. Ben bu arada biramı içiyordum. Çadırlarımızı kurduk sonra ben denize girdim. Hava kararmıştı ve sahil kalabalıktı. Biz yemeğimizi yerken etrafta insanlar yazın ve sahilin tadını çıkarıyordu. Bir yandan yeni gelen insanlar vardı. Oradaki insanların ne kadar şanslı olduğunu düşündüm o an. Biz Ankara’da bu güzelliklerden mahrum kalıyorduk. Sonra saat 23:00 gibi çadırlarımıza çekilip uyumaya koyulduk. Biraz zor oldu çünkü sahil kalabalıktı, herkes keyifteydi. Hemen 20 metre ilerimizde kalabalık bir grup çember oluşturmuş şarkılı türkülü takılıyordu. Bir şekilde uykuya daldık yorgunlukla. Bir süre sonra seslere uyandım. Saate baktım sabaha karşı 4 gibiydi birkaç kişinin sesi geliyordu. Çadırı açtım baktım hemen dibimize oturmuş sohbet eden yazlıkçı gençler vardı. Sonra bir süre uyudum ama tekrar seslere uyandım baktım 5 gibi yine insan sesleri. Uyumakta zorlanıyordum ve biryandan sinirleniyordum insanların saygısızlığına. içimden bi yağmur yağsada şunlar gitse dedim. Demeye kalmadı birden yağmur indiriverdi. Gençler yukarıdaki büfeye sığındılar. Sonra oradan da gittiler ama öyle bir yağdı ki sular seller gidiyordu. 5 metre ilerimizde tepelik arazinin sokağından gelen sular öyle bir indiriyordu ki 3 metre duvardan aşağı. Eğer birimizin çadırı orada olsa çok kötü şeyler olurdu. Kendime not. Artık öyle eğimli bir arazide sokağın devamına çadır kurmak yok. Yağmur kesildi biraz daha uyuduk sonra sabah uyanıp toparlanmaya kalktık. Ben malzemeleri toplarken abiler denize girdiler. Bisikletime baktım geceden baya kum olmuş. Çadırı kurarken tercih edeceğim en son zemin kumsal. Sevmiyorum hiç! O kumlar herşeye giriyor. Büfenin yanındaki tuvaletin musluğunda bisikletide yıkadım temizledim kumdan arındırdım. Baya titizimdir 🙂
Herkes hazırlandı sahilden yola devam ettik. Güzelyalı merkezde bir simit fırını bulduk ve mis gibi taze simit ve çay ile kahvaltımızı yaptık. Oradan hareket ettikten sonra biraz ilerde bulunan “Mudanya Mütareke Anıtı’na” gittik. Orada fotoğraf çektirdik. Mudanya’ya gelirseniz Mütareke evi ve Mütareke Anıtı’na uğramadan gitmezsiniz diye düşünüyorum. Buradan sonra Tarihi Mudanya Evleri’nin arasından geçerek ilerledik. Gerçekten hoşuma gitti buralar.
Gemlikten itibaren muhteşem deniz manzarası eşliğinde sahilden gitmeye başladık fakat, bu güzel manzaranın bedeli olarak da sağlam in-çık yaptık. Rampalar zorladı yer yer bizi. Mudanyadan sonrada rampalar karşıladı bizi bir iniyor bir çıkıyorduk. Kumkaya’yı direk geçtik, Trilye’de de sadece benzinlikte durup su molası verdik. Trilyeden sonra güzel bir rampa tırmandık.
Osman abi ile Murat abi geride kaldılar ben yukarı çıktım yukarda su buldum ve durup onları beklemeye başladım. Bu arada birkaç çamaşır yıkayıp yanımdaki barbunya plakiyi yedim. Bizimkileri aradım 30 dakikadır ne gelen ne giden vardı. Osman abi lastik patlatmış yokuşta tamir etmiş sonra ikiside beni geçip ilerde beklemeye başlamışlar 🙂
Sahilden biraz uzaklaşmıştı anayol buradan sonra iniş başladı. Anayoldan ayrılıp Esence köyüne doğru saptık oradan Eşkeli geçip Eğerce sahiline ilerledik.
Akşam olmuştu sahilde kendimize kalacak yer aramaya başladık. Bu arada dikkatimi çeken şey sahillerin hiçbirinde duş yoktu. Belediye hepsini sökmüştü. Eğerce plajında uygun bir yer bulup yerleşmeye karar verdik. Sahilde çocuklara oyuncak satan arkadaş ile tanışıp sohbet ettik. Bu sırada bardakta haşlanmış mısır satan bir bayan vardı. İlk önce bize biraz yandan bakıp zorluk çıkardı. Sonra yazlıkçı çocuklar ile arkadaş olan Murat abi çocuklara mısır ısmarlayınca mısırcı hanımefendi de bize daha dost canlısı oldu.
Burası ufak sakin bir yerdi. Hiç hareket yoktu tek tük denize girenler vardı. Sahilde kıraathane ilerde bir tane eğlence merkezi vardı. Amiyane tabirle biraz varoş bir eğlence merke
ziydi. Sahilde bir ağaç kümesinin dibine kurduk çadırları. Deniz ile aramızda ağaçlar vardı. Ağacın diğer tarafında gençler çadır kurmuştu. Hava kararmadan yemeğimizi yaptık, karnımızı doyurduk. Çay sohbet derken yatmaya çekilip bu günüde böyle tamamlamış olduk. Güzel bir gün oldu sıkıntısız geçti. Gece o kadar güzel olmayacaktı ama. Çok hareketli bir gece olacaktı ama henüz bilmiyorduk. İlginç olaylar yaşanacak jandarma gelecekti. Neler mi oldu? Onu da bir sonraki gün yazımda anlatacağım.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.