Ankara-Bandırma Bisiklet Turu 8.Gün

8.Gün, EğerceKurşunlu

7. Gün Akşam olmuştu sahilde kendimize kalacak yer aramaya başladık. . Eğerce plajında uygun bir yer bulup yerleşmeye karar verdik. Sahilde çocuklara oyuncak satan arkadaş ile tanışıp sohbet ettik.
Burası ufak sakin bir yerdi. Hiç hareket yoktu, tek tük denize girenler vardı.

Sahilde tam ortada iki tane ağaç vardı, oraya çadırlarımızı kurduk. Ağaçların diğer tarafında sahile bakan kısımda da çadır kurmuş 2 kız ve 2 erkek gençler vardı. Yemek, çay sohbet derken yatmaya çekildik. Saat 03:00 civarında kavga sesleriyle uyandık. Erkekler küfürleşiyor, kızlar bağırıyordu. Biz kalkana kadar olay oldu bitti. Anladığım kadarıyla orada yaşayan 2 genç erkek arka çadırdaki çocuklara, “bana şişt mi dedin sen” diyerek olay çıkarıp üzerlerine yürümüş. Çadırda kalan gençlerde tatil için Bursa’dan gelmişler. Kendi hallerinde takılıyorlar. Aralarında çıkan arbede sonucu tatilci gençler iyi bir haşlamış çakalları. Çakallar intikam nağaraları atarak “bekleyin siz */?.-*-?…. diye gittiler. Olay sırasında mağdur gençler jandarmayı aramış ve bir süre sonra jandarma geldi. Çocukları biraz daha ileri güvenli bir yere götürdü ve bizim kapımızı çaldı. Dışarı çıkıp kendimizi tanıttıktan sonra Jandarma bize de dikkatli olmamızı tembihledi. “İlerde mobeseler var oraya çadırınızı kursaydınız keşke” dedi. Jandarmalar gizlendi ve aradan 15 dakika geçti geçmedi çakallar intikam için yıkım ekibi ile geldi ama… Ne geliş! Jandarma birden çıkıp bunları faka bastırdı. Abilerini de alıp lüks araç ile gelen çakalların arabasından sopa bıçak vb. çıktı. Bu arada biz çadırda uyumaya yattık sesleri dinliyorum. Önce Jandarma komutanı çok sert çıktı yaklaşık 30 dakika diyalog ile geçti. Ben anlamadım ama bu suçlu çocuklar ile konuşmalar 30 dakika sonra hiç de suçlu ile konuşulan diyaloğa benzemiyordu. Sanki arada samimiyet var gibi sohbet, konuşma geçti.

Uykuya daldık gitti vallahi. Sabah uyandık yeni güne güzelce bir kahvaltı hazırladık. Haşlanmış yumurta, beyaz peynir, Murat abi’nin Becel yağ’ı, zeytin, bal ohh miss. Hemen karşıdaki kıraathanenin lavabosunu’da kullandık. En son ayıp olmasın diye çay içtik tuvalet parası da verdik. Sonra vedalaştık sahil ile ve yola devam.

Eğerce plajından, Ayazma plajına kadar sahilden güzel bir yoldan ilerledik. Daha sonra yol sahilden içeriye doğru kıvrılıyor, tarlaların, ağaçların arasından harika manzaralar eşliğinde ilerliyoruz. Tarlada traktörler sürülüyor, çiftçiler çalışıyordu. Görenlere el sallıyoruz, kuş seslerini dinliyoruz. Çeviriyoruz pedalları masmavi göğün altında bilinmeze doğru. Güzel bir çeşme bulup sularımızı dolduruyoruz. Aylardan Temmuz ve hava sıcak.

Osman abiye soruyorum;

-abi yedek su alayım mı yanıma çeşmeden, 2 tane 1.5 lt ped şişe var.

-Al! Al! diyor

İlerde karşımıza “Çapraz Çay” çıkıyor. Çay’ın hemen karşısında rotamızda çizdiğimiz az sonra geçeceğimiz yolu rahatlıkla görebiliyoruz. Görebiliyoruz ama gözlerimiz ufak da olsa bir köprü arıyor fakat nafile. Hemen ilerde çay’ın kenarında traktörde ki genç kardeşimize soruyoruz.

-Kardeşim köprü yok mu?

-Yok abi!

Eyvah! Bakıyorum haritaya 100 metre ilerdeki karşı yola ulaşmam için 10 km gidip köprüden geçmem gerek ve karşıdan 10 km daha gidersem tam o gördüğüm noktaya gelmiş olacağım.

tam o kırmızı yere köprü yapın lütfen.

Ve öyle de oluyor. Çay’ın kenarından yola devam ediyoruz ama manzara şahane. Sol tarafımızda yine ağaçlar sağ tarafımızda uzun sazlıkarın ardında yemyeşil “Çapraz Çay” Köprüye gelmeden Hayırlar köyünde durup köy kahvesinde soda, çay molası veriyoruz. Sonra köprüyü geçip Çay’ın diğer tarafından ilerliyoruz. Burada trafik var geçen araç sayısı biraz fazla diğer tarafa göre. Tam o gördüğüm noktaya yaklaşmak üzereyken bir çeşme daha görüyorum. Yahu bir bakmışım Osman abi su içmiyor doldurayım suyunu dedim kaç kere “yok” dedi. “Abi 20 km bana 3 lt su taşıttın ya! :)” Gülüştük sonra ben suları döktüm gerek yokmuş yani.

Karacabey yolun sola doğru kıvrılıyor ve Çapraz Çay’ a veda ediyoruz. Karacabey Longoz ormanlarına doğru pedallar çevriliyor, tekerler dönüyor. Çok güzel yerler anlatamam. Ben hayatımda böyle orman görmedim. Boğaz köyünden geçerken yol kenarında kamyonların çalıştığını görüyorum. Ne için çalışıyorlar bilmiyorum ama içim acıyor çünkü manzara hiç güzel değil. Bakkalda soda, dondurma molası veriyoruz. Arkadaş bize meyve ikram ediyor dalından. Biraz sohbet sonra Longoz ormanlarının ortasından akıp gidemiyoruz.

Hiç unutamayacağım bir tecrübe yaşıyorum. Yorulmuşum zaten yol’ a bakıyorum yokuş aşağı görünüyor, “Oh ben burdan pedal çevirmeden akar giderim” diyorum ama nafile. Gidemiyoruz çünkü pedal çeviriyorum ama nasıl anlatamam sanki yokuş çıkıyorum ve yerden beni birşey çekiyor. Psikolojim bozuldu resmen. Sanırım bu gizli eğim dedikleri durum ile karşılaştık. Yada gizli rüzgar denilen olay. Yanlız yol şahane! Yemyeşil ağaçlar, orman, kuş sesleri neler neler. Bir kez daha geçmek isterim buradan ama arabayla olabilir 🙂

Kurşunluya kadar devam ediyoruz. Saat 17:00 civarları Kurşunluya geldik. Aslında bugün turun son günü hedef Bandırma merkez ama yorulduk. Öğle yemeği de yememişim, yorgunluk da var, tabii beni sinir bastı. Abiler burada kalalım bu gece dediler. Ben aklımdan geçiriyorum “kalmış Bandırma’ya 35-40 km daha vakit var, hava kararana kadar giderim. Bitsin tur yoruldum.” Osman abi ile ilerliyoruz burada market, bakkal, lokanta var. Küçük bir liman ve limanda birçok balıkçı teknesi var.

-Osman abi şuradan bir tekneye soralım belki ücreti karşılığında bizi Bandırmaya götürür.

-Ya ne gerek var, niye tekneye binelim…..

Ufak bir tartışma geçiyor aramızda o kısmın detayına girmiyorum fakat 5 dakika sonra kendime geliyorum Osman abi ile konuşarak hallediyoruz. Çok olgun bir yol arkadaşı ve abim Osman abiye tekrar saygılarımı ve sevgilerimi gönderiyorum.

Sonra bari kalacağız burada Apart otelde yada günlük kiralık evde kalalım diye nasıl çabalıyorum görmeniz lazım. Kırmıyor Osman abi, Arıyorum birkaç yer sonra buluyorum soruyorum. Fiyatlar çok yüksek. Bu arada Murat abi de geliyor oturup tost çay yiyoruz. Şimdi düşündüğümde o günü, üzerinden 6 ay geçti ve ne kadar toy, ham imişim. Gereksiz ısrarlar halbuki kal çadırda ne olacak.

Kurşunlu halk plajında yol kenarında kendimize yer bulup çadırımızı kuruyoruz. Buranın güzel bir plajı var, plaj’ a duş alma yeri de yapmışlar. Hemen plajın üstünde de ücretli duş ve tuvalet var. Oranın arkasında da 2 aile çadır kurmuş. Ücretli duşarı yaşlı bir amca işletiyor, biz amca ile anlaşıyoruz parasını ödüyoruz bize anahtarı veriyor duşların. Hemen denize girip rahatlıyorum çıkar çıkmaz da kirlileri yıkıyorum.

Yorgunluğu atmak için tekel’e gidip 3 bira almayı da ihmal etmiyorum. Sahilde gün batımında soğuk bira mı yudumluyorum. (Alkol iyi bir alışkanlık değildir.) Biramın birini de Murat abi ile paylaşıyorum. Murat abiyi arıyor birisi “tura bir arkadaşımız daha geliyor” diyor. Hava kararmaya yakın bisikleti ile Osman Göker hoca geliyor. Selamlaşıp tanışıyoruz, o da çadırını kuruyor. (Bu tanışmanın ardından gelen arkadaşlık vesilesi ile 3 ay geçtikten sonra Osman Göker Hoca, Osman Aksakal ve ben Antalya – Adana Turu’na gideceğiz.) Aşçımız Osman abi bize güzel bir yemek pişiriyor. Yemeğin üstüne kaymaklı ekmek kadayıfı götürüyoruz.

Çayımızı da demleyip 23:00 gibi uykuya çekilip günü tamamlıyoruz.

Bugünde güzel bir günü 55 km pedallayarak bitirdik.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Paylaş

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göster
Gizle
Scroll to Top
Verified by ExactMetrics