Antalya, Side – Adana Bisiklet Turu – 1. Gün

Side – Alanya / 18 Ekim 2021

2020 yılında pandemi’nin patlak vermesi ile hepimizin hayatı değişti. Benim en büyük değişimim 2016 yılında bir bisiklet alıp sürmeye başlamam ile başlamıştı. 2020 de kamplı bisiklet turu yapmadan geçmişti. Biriken enerjimizi 2021 ile attık. 2021 yılı bisiklet turlarına doyamadığım bir yıl oldu benim için. Önce Mart ayında Adana-Hatay ardından Temmuz’da Ankara-Bandırma, Eylül’de Çanakkale-İzmir ve Ekim’de Manavgat-Adana. Her birinin ayrı anısı var iyisiyle kötüsüyle. Adana-Hatay turu, “kısacık tadımlık”, Ankara-Bandırma, “kırılma noktası”, Çanakkale-İzmir, “iyi ve kötü yol arkadaşı kimdir?”, Antalya-Adana, “bisiklet turunun içime iyice işlemesi” diyebilirim.


Bu seferki tur organizasyonu Osman Göker hocamızın bize sunduğu teklif ile aniden gelişiverdi. Antalya, Side – Adana Bisiklet Turu hazırlıklarımızı tamamlayıp Osman Aksakal abimle biletimizi aldık. 16 Ekim saat 11:00’da otobüsümüz hareket edecekti. İçimde yine heyecan, panik nasıl anlatamam. Sabah hava hafiften kapalıydı, hava durumu yağmur gösteriyordu zaten ve tam ben evden çıkarken yağmur başladı. Üstüme yağmurluğumu giydim aşağı indirdim Annem ile malzemeleri bisiklet çantalarını taktım, “vira bismillah” ve bastım pedala. 100 metre gittim gitmedim yağmur iyice hızlandı. Durdum ve hemen yağmur pantolonumu da giydim. Tura şiddetli yağmurla başladık. 2 km kadar yağmur devam etti ve sonra durdu, 2 km kadar da metroya sürdüm. Metro ile otobüs terminaline kadar gittim. Terminalde Osman abi ile buluştuk. Osman abi terminale benden daha yakın bir yerden geldi ve hemen dibinde metro olmasına rağmen metroya binmemiş ve sırılsıklam olmuş. “Neden binmedin abi?” dedim, “ne bileyim” dedi. 🙂 Perona gittik ve otobüs geldi. Hazırlandık tam otobüse bisikletleri yerleştireceğiz, hop muavin bisiklete para istedi zorluk çıkardı. 50 TL para istedi taşıma için. Normalde firma ücretsiz taşımayı taahhüt ediyor biliyorum. Adama derdimizi anlatmaya çalıştık, oralı olmadı, ben 20 TL teklif ettim kabul etmedi. İki bisiklete 50 TL dedi tutturdu, birde ukala ukala konuşunca sinirlendim ben. Kalkışa kaldı 10 dakika. Üşenmedim gittim gişeye, en yetkiliyi sordum alt kattaymış. Koşa koşa indim alt kata buldum müdürü. Anlattım durumu yukarı bir telefon etti, “şip şak” ücretsiz taşıdılar. Fakat muavin çok bozuldu, Osman abinin içine sinmedi adama 50 TL vermeye çalıştı kabul etmedi adam. Hakkımı helal etmiyorum size falan filan. Abi adam yol boyu uğraştı bizle. Geçtikte bakıyor bize, “kemerinizi takın, maskenizi burnunuzdan indirmeyin” Hadi işine bak dedim. Konya’da mola verdik ordaki firma yetkilisini almış gelmiş yine para istediler beraber. Havalarını alıp gittiler. Manavgata kadar birde onun tribini çektim. Gelirken de muavin tribi çektik. Bizim insanımız bir tuhaf mı yoksa tuhaf olan biz bisikletli gezginler mi?


Sağ salim hedefe vardık, akşam Manavgat Otogar’da bizi Osman Göker hocamız karşıladı ve oradan evine kadar pedalladık beraber. Bir gün Osman hoca bizi misafir etti. Gezdik Kumköyde denize girdik. Bu arada osman abinin alerjisi tuttu birde acile gittik. Pazartesi günü tur başladı. Sabah erken kalktık ve yola düştük. Aslında hocanın ev o kadar güzeldi ki benim gidesim bile yoktu 🙂


Manavgat’tan Alanya’ya doğru anayoldan yolumuza devam ettik. henüz 5 km gitmiştik ki bir araç bizi durdurdu. Araçtaki arkadaş Osman Hoca’nın bir öğrencisiymiş. Sarılıp hasret giderdiler, bir süre sohbetten sonra devam ettik ve Adana’da görüşmek üzere vedalaştık.
Mersin-Antalya yolu üzerinden yolumuza devam ettik. Bir süre sonra denizi sağımıza aldık. 25 km kadar gittikten sonra bir kavşakta “Alarahan 9” yazan kocaman kahverengi bir tabela gördük. Yolun karşısına geçip marketten su aldık ve “Gidelim mi kaleye” dedik ve anayoldan saparak o istikamete doğru devam ettik. Ara yola sapınca güzel bir asfalt yoldan hafif tırmanışla ilerledik. Sağ tarafımızda muz bahçeleri vardı, “İlk defa gördüm muz bahçesi” onları geçince sağımız solumuz tek katlı evlerle çevrili bir mahalleyi de geçtik. Sonra yemyeşil ağaçların arasında rampa aşağı aktı gitti yol. Ağaçların arasında sakin sakin güzel bir asfaltta yolumuza devam ettik. Nar ağaçlarından düşen narları alıp daha sonra yemek için çantamıza koyduk. Biraz sonra Alara kalesi muhteşem heybetiyle göründü. Hemen durup fotoğraf çektik. 9 km sonra Alara kalesi’ne geldik.

Kaleye girişte solda, altında şort üstünde kolsuz bir tişört kafasında şapkası olan yaşlı bir amca bizi görünce hemen ayağa kalkıp bize seslenip maniler dizmeye başladı. Merak ettik gidonu kırıp sola hemen yanına gittik. Bize kale tarihini şiir gibi anlatmaya başladı. ” Efendim Selçuklu hanı bilmem ne gelmiş sonra Bizans falan filan” Lafı bitince birden barakasına doğru dönüp gitti ve hemen bir hamlede geldi. Elinde tepsi, tepside çay bardakları, içinde kırmızı bir sıvı vardı. “için” dedi. Atlamadık biz hemen, uyandık duruma. Güzel bir turist karşılaması ile amcam bizi öpecekti. Ücretli mi diye sorduk ve para istedi bizde içmedik. Bize kaleye çıkacaksanız tünelden geçmeyin dedi. Ben geçtim elime taş düştü dedi. Söylemleri bana biraz abartı geldi açıkcası. Durumu anlayınca yolumuza devam edip kaleye doğru ilerledik. Asfalt bitiyor sola toprak bir yol devam ediyor. Tabelaları takip edip toprak yoldan kalenin oraya doğru devam ettik. Hemen kalenin dibinde sol tarafta çok güzel bir ırmak akıyordu. Irmağın kenarında yemyeşil ağaçlar, sağ tarafta da sanki bulutlara kadar uzanmışçasına tüm heybetiyle kale duruyordu. Yol bitmişti, bisikletlerimizi bir ağaca kilitleyip gökyüzüne uzanan kalenin tepesine doğru tırmanışa geçtik. Alara kalesi.
Ayağımda kilit mekanizmalı bisiklet ayakkabısı ile önden giden abilerimi takip ettim. Bisiklet ayakkabısının altında metal bir parça bulunur. Kilitli pedal dediğimiz olay, ayakkabının altındaki metal plaka bisikletin pedalındaki mekanizmaya kilitlenir ve böylece bütün gücünüzü pedala aktararak sürersiniz. Fakat şimdi bu ayakkabı ile yukarıya tırmanmaya koyulduk hadi bakalım.
Önce taşları, kayaları aşarak tırmandık, sonra bir mağara içerisine girip oradaki merdivenlerden tırmandık. Merdivenlerin olduğu kısım yer yer zifiri karanlıktı oralarda telefonumuzun ışığından faydalandık. Tekrar açığa çıkıp kayalardan, taşlardan aşarak tırmanmaya devam ettik. Tırmanırken işaretleri takip ettik. Yukarıda zorlu bir geçiş vardı. Ayakkabılarım kaydığı için oturarak sürüne sürüne geçtiğim bir kısım vardı ki unutamam. Affedersiniz, “götün götün” geçtim resmen. Orayı da geçtikten sonra kalenin zirvesine çıktık sonunda. Muhteşem manzarada bol bol fotoğraf çektik. Tepedeki Türk bayrağında da fotoğraf çektirmeyi ihmal etmedik. Kale harabe olmuş tabii ama çok azda olsa birkaç duvarda fresk kalıntılarını görebiliyordunuz. Kalenin ön tarafından baktığınızda muhteşem bir manzara arka tarafından baktığınızda daha da muhteşem bir manzara sizi karşılıyor. Arka tarafta çam ormanları ön tarafta, yeşil ağaçların arasından bir yılan misali kıvrılarak uzanan ırmağı görüyorsunuz. Zirvenin keyfini çıkardıktan sonra aşağı iniş başladı.

Biz inerken tek tük çıkan başka meraklı gezginler de yukarı çıkıyordu. İnişimiz daha hızlı oldu tabii ki. İndikten sonra hemen gitmeyelim dedik, bisikletten sandalyemizi ve ocağımızı alıp derenin kenarına indik. Zaten bisiklette yorulan bacakları dik bir yamaca tırmanarak daha da fazla yormuştum. Derenin buz gibi sularında bacaklarımı dinlendirmeyi ihmal etmedim. Osman hocayla derenin sularında yürüdük biraz. Osman hocam hemen çay demledi, bisküvimiz de vardı, çayımızı içmeden önce de yolda Osman hocanın topladığı Nar’ları yedik.

Çayımızı içtikten sonra tekrar yol koyulduk. Atladık bisikletlere Alara kalesine bir selam çakıp yola koyulduk. Anayola çıkıp Alanya istikametine doğru yavaş yavaş pedalladık. Alanya yolu bisikletliler için biraz sıkıntılı bir yol olarak kaldı aklımda. Çok fazla araç trafiği var ve yol çok emniyetli değil. Bir şekilde kendimizi Alanya’ya attık.
Osman hoca ve ben önde Alanya’ya girdik. Tam girişteki parkta durup, parkın içindeki “I love Alanya” yazısında fotoğraf çektirdik. Bu arada arkamızdan gelen Osman abi bizi görmeden merkeze devam etmiş. “Neredesiniz? Buradayız! Sen neredesin?” derken Alanya merkezde tekrar birleşip kamp yeri aramaya başladık.
Alanya kalesini gören bir yerde fotoğraflar çekindik.

Hava kararmak üzereyken kamp yeri aramaya devam ettik. Sağa sola bakarak sahil yolundan devam ediyorduk. Birden bir bisiklet kiralayan bir yer gördüm .
-“Buraya soralım belki yardımcı olur” dedim.
Selam verip arkadaşa soru sorduk. Burada nerede kalırız diye. Sahilde yürüyüş yapılan yol bir çitle ayrılmış çitin diğer tarafında birkaç tane yan yana küçük ahşap evler vardı. O evler hemen sahilin yolu ile kumsalın arasında kalıyordu. Evlerin önünde çimenlik vardı. Baktık evler boş kullanılmıyor bizde çimenliğe çadır kurmaya karar verdik. Hemen yol kenarındaki parkta da tuvalet de vardı. Hatta belediye tuvaletinde tuvalet kağıdı vardı. Halka açık tuvalette ilk defa tuvalet kağıdı görmek çok şaşırttı beni. Tuvalette tertemizdi. Alanya belediyesini tebrik ediyorum. İlerleyen günlerde Mersinde geçtiğimiz yerlerdeki parkların tuvaletleri rezaletti resmen. Ahşap evin önündeki çimenlerin bir adım sonrası sahil kumsal. Hava kararmıştı bizde malzemelerimizi çıkarıp çadırlarımızı kurduk ve yemek yapmaya hazırlanırken bir güvenlik arkadaş geldi.
Durduğumuz yer karayollarına ait bir yermiş, kulubeler karayolları misafirleri içinmiş ve burada çadır kurmamız yasakmış. İşin ilginç yanı çadırları bir adım öteye kursak sahil. Neyse arkadaşı ikna edemedik. Bu olay Osman abiyi ve bizi rahatsız etti. Osman abinin çevresi geniş, birkaç kişiye telefon açtı ve olayı çözdü. Yerimizden kımıldamadık. Sahilde çimlerin üstünde çadırımızı kurduk. Bisiklet kiralayan arkadaşa telefonları ve powerbank’ları şarja bıraktık. Aşçımız Osman Aksakal abi hemen yemeğimizi hazırladı ve bir güzel karnımızı doyurduk. Üstüne de bir çay patlattık ki değmeyin keyfimize. Yüzümü Akdeniz’e döndüm, sol tarafımda Alanya kalesi ve evlerin ışıkları, yanımda abilerim, dostlarım, hayalini kurduğum hayatın içindeyim.

18 Ekim 2021

Paylaş

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göster
Gizle
Scroll to Top
Verified by ExactMetrics