Ankara-Bandırma Bisiklet Turu 4.Gün

Categories Bisiklet, Bisiklet TurlarıPosted on

4.Gün, Göynük- Geyve

Sabah erkenden Murat abinin sesiyle uyandık, “haydi kalkın!” Mescit’te uyumanın rahatlığıyla deliksiz bir uyku çekmiÅŸtim. Çadır toplama derdi de yok sadece matı ve uyku tulumunu toparladım. Murat abi kahvaltıyı hazırlarken bizde toparlandık yavaÅŸtan. Dün astığım çamaşırlarımı ve çamaşır ipimi toparladım. Bayağı uÄŸraÅŸmıştım o ipi germek için. Kahvaltı yaptıktan sonra etrafı da toparlayıp son kontrolleri yaptıktan sonra mescide veda ettik.

Temiz bir şekilde bırakıyoruz kaldığımız yerleri bu arada. Dün yokuşu tırmanmıştık şimdi kısa bir mesafe gittikten sonra sağdaki yola sapıp Göynüğe doğru iniyoruz yokuş aşağı. İnerken fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmiyoruz.

Bir ara bir çeÅŸmeye rastlıyoruz bu arada Murat abi orada bir abla ile sohbet edip bahçesindeki meyvelerden yiyor. Biz salıyoruz aÅŸağı kendimizi. Göynüğe inince kısa bir ihtiyaç molası verelim derken iki bisikletçi kardeÅŸimize rastlıyoruz. Onlar da Bolu merkezden gelmiÅŸler. Oturup beraber çay kahve içiyoruz ve sohbet ediyoruz. Benim Crt bisikletimi deniyor bir tanesi, almayı düşünüyormuÅŸ. Çok fazla gezmiyoruz buraları maalesef. Yolumuz uzun vedalaşıp oradan ayrılıyoruz. Gözüme bir kuruyemişçi kestiriyorum ve hemen bir miktar; “hurma, kayısı kurusu ve badem içi” alıyorum.

Göynük’ten anayola çıkmak için tekrar tırmanıyoruz. Kısa bir rampadan sonra D160 Bolu-Bilecik yolundan devam ediyoruz. Biraz rampa aÅŸağı saldıktan sonra tekrar tırmanış baÅŸlıyor. Etrafımızda ormanlar aÄŸaçlar var yine. Günlük ÅŸehir hayatında hiç farkına varmadığımız, umursamadığımız o aÄŸaçlar var ya böyle yerlerde anlıyorsun nasıl bir nimet. Yeri geliyor o sıcakta bir tane aÄŸaç gölgesi bile sana çölde su gibi geliyor. Tırmanışa baÅŸlamadan tam solda bir çeÅŸme görüyorum. Osman abiyle yanaşıyoruz bir bakıyoruz ki çeÅŸmenin yanında bir köpekçik var. Hemen baÅŸlıyoruz sevmelere muhabbete. Yanımda bu tatlı ÅŸeye verebilecek tek bir Beypazarın’dan aldığım kuru var. Ä°ki bize iki ona derken paketin yarısını veriyorum ona. Yiyor susuyor su içiyor yalaktan tekrar yemeye devam ediyor. Bizde mataralardaki suları tazeliyoruz bu arada. Murat abi yine yanımızda deÄŸil maalesef çünkü römorktan ötürü yavaÅŸ geliyor bize göre. Bir ara bir abi geliyor araçla duruyor su dolduruyor. Muhabbet ediyoruz kısacık. Samimi birisi sohbette ben soruyorum, “arabanda yiyecek var mı? Var ise köpeÄŸe verelim bir ÅŸeyler” birden suratı asılıyor yok dedikten sonra gidiyor. Bizde bozuluyoruz tabii bu duruma ama yapacak bir ÅŸey yok.

Köpekçik ile vedalaşıp karşıya geçip tırmanışa başlıyoruz ama bir bakmışız bizi bırakmamış peşimizden geliyor. Ne desek gitmiyor. İlerde bir tesisin önünden geçerken oranın köpekleri bizimkine havlamaya başlıyor bir yandan bir yandan bizim köpek otoyolun ortasına çıkıyor. Yüreğimiz ağzımıza geliyor bir anda ben korksun gitsin diye azarlıyorum ama gitmiyor. Devreye Osman abi giriyor ve bisikletten inip bizimkini güzelce ikna ediyor ve uzaklaştırıyor. Hava sıcak terler boşalıyor alnımdan, yavaş yavaş çıkıyorum rampayı. Kaskı çıkarıp yuvarlak şapkamı takıyorum kafama, rahatlatıyor beni. 3 şeritli bir anayoldan tırmanmaya devam ediyoruz. Solumda yeni yapılan bir otel inşaatını geçiyorum arkama bir bakıyorum manzara şahane.

Bayağı bir tırmanmışız arkamıza bakınca belli oluyor. Ä°lerde terkedilmiÅŸ bir meyve tezgahının gölgesine sığınıyorum ve Osman abiyi bekliyorum. Osman abi geliyor biraz dinlenip hurma yiyip devam ediyoruz. Ha bitti ha bitecek derken nihayet rampa bitiyor zirveye çıkıyoruz. Murat abiyi beklemek için bir yerde duruyoruz. Ama yer de ne yer. Dut aÄŸacı var altında oturmak için yer yapmışlar ve kocaman birde çeÅŸme. Suları dolduruyoruz eller yüzler yıkanıyor. Ben hemen ayakkabıları çıkarıp çeÅŸmenin yalağına ayaklarımı sokuyorum. SoÄŸuk su bacaklara ve dizlere iyi geliyor yaz aylarında uzun turlarda. Dut yerken Murat abi de geliyor ama nasıl geliyor? Turun başında beri olduÄŸu gibi bisiklet ve arkasındaki römorkuyla birlikte yokuÅŸları yürüyerek çıkıyor. Büyük alkış Murat abiye. Traktör geliyor az sonra ve üzerinden inen abi sohbet ediyor biraz bizle. Önümüzdeki ufak tesisin sahibi. Tesis dediysem otantik bir yer kendi imkanlarıyla yaptığı minik bir yer. Bize biraz sonra bir kova kiraz getiriyor. Dibinde de kirazın bir çeÅŸidi var adını hatırlayamıyorum ÅŸimdi ama tadı biraz daha ekÅŸi ve beyazlı kırmızılı bir meyve. Ama kirazdan daha lezzetliydi onu söyleyebilirim. “Biz buna asma altı” mı öyle bir ÅŸey deriz dedi.

Dinlendikten sonra yola devam ettik. Ufak bir tırmanış daha yaptık. Yol üzerinde saÄŸlı sollu tezgahlarda oranın insanları kiraz satıyordu. Ben selam verdikçe saÄŸ olsunlar bana, “gel kiraz ye!” diye çağırdılar. Ufak tırmanış bittikten sonra ÅŸahane bir manzara daha vardı birkaç poz daha aldık sonra yola devam ettik.

Bir iniÅŸ baÅŸladı ki anlatamam. Bugüne kadar indiÄŸim en efsane yoldu. Tam yanlış bilgi vermeyim ama herhalde bir 10 km kadar indik. Kıvrıla kıvrıla indik. Bende hidrolik v-fren cr-t world marka bisiklet var ve çok rahat indim. Osman abi hidrolik disk frenli bisiklet ile o da sıkıntısız indi. Ama frene basmaktan elleri ve sırtı aÄŸrıyor yani. Düzlüğe vardıktan sonra karşıdan gelen rüzgarın etkisiyle biraz zorlandık. Geyve’ye geldik ve bir benzinlikte durup Murat abiyi beklemeye baÅŸladık. Yine öğle yemeÄŸi yememiÅŸtik ve ben bayağı yorulmuÅŸtum. Canım acayip ayran çekti ve hem soda hem ayran içtim. Biraz da bisküvi aldım yanıma ne olur ne olmaz diyerek. Murat abide geldikten sonra benzinlik çalışanları ile biraz muhabbet edildi. BenzinliÄŸin yanında yeÅŸil alan ve mescid vardı bana kalsa orda kalırdım hatta söyledim ama bizim abilerin kafasında Sakarya nehrinin kenarında kalıp nehirde yüzmek vardı. Benzinliktekilerden fikir aldık ve yokuÅŸ aÅŸağı devam ettik. Ä°yi rüzgar esiyordu vadiden aÅŸağı inerken. Nehrin üstündeki köprüde durduk Osman ve Murat abiler keÅŸfe çıktılar. AÅŸağıda kalacak yer bakmaya baÅŸladılar. Valla yalan yok onlara biÅŸi demedim ama ben içimden mızmınlanmaya baÅŸlamıştım. (Åžimdi okuyunca ne dicekler bilemiyorum 🙂 ) Bana pek mantıklı gelmiyordu. Çünkü baktığımda gerçekten de aÅŸağısı pek öyle kalınacak gibi gözükmemekle birlikte benzinlik daha mantıklıydı. Az sonra geldiler ve şükür ki onlarında içine sinmemiÅŸti ve köprüden geçip sola ana yol istikametine dönüp devam ettik.

Döner dönmez otoban gibi işlek; kamyon, otobüs ve binek otomobillerin hızla geçtiği yolda kenardan ilermeye devam ettik. Murat abi buraları biliyormuş birkaç dinlenme tesisi ismi söyledi baktık ters yönde kalıyordu. Navigasyondan bakıp biraz daha gitmeye karar verdik ve ilerde Metin dinlenme tesislerini gördük. Tesisin yanında kocaman yeşil alan mevcuttu. Murat abi içeri girip izin istedi ve oraya çadırlarımızı kurmaya başladık.

Biz çadırlarımızı kurarken tesis sahibinden bize çay ikramı geldi. Ne güzel ÅŸeyler bunlar 🙂 Ä°nsanın içini ısıtıyor. 4 gün geçti ve hala yıkanmamıştık. Osman abi ile KoçtaÅŸ’dan aldığımız kamp duÅŸunu kullanma zamanı gelmiÅŸti. 20 litre kamp duÅŸunu doldurup havanın kararmasını bekledik. Bekledik dediysem ben bekleyecektim ama Murat abi izin vermedi 🙂 Hava kararınca aÄŸaca duÅŸu asıp yıkandık. Biraz alçaÄŸa asmışız gerçi biraz zahmetli oldu ama sonuçta çömelerek de olsa yıkandık. Normalde evde konforumdan ödün vermeyen ben buz gibi suyla açık havada duÅŸ aldım. Pes valla insan zorda kalınca neler yapıyor iÅŸte.

Aşçımız Osman abi bugün yemek yapmaktan usanmış olacak ki dinlenme tesisinin lokantasında bize yemek ısmarladı 🙂 Sağolsun bizlere jest yaptı ve orada bir güzel sulu yemek yedik. Sonra alanımıza dönüp çay sohbet derken 11 de bugünü de devirdik dostlar.

PaylaÅŸ

Grafik Tasarım Uzmanı, Bisiklet sever, gezi sever, blogger

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göster
Gizle
Verified by ExactMetrics